Ömür çok kısa öğrenip hayata geçirilmesi gereken çok şey var, bunu bilerek hareket eden donanımını artırmak için çırpınıp duranlar başkasıyla uğraşamaz. Kendiyle meşgul olan, birikimine yenilerini katmaya çalışan, diğerlerini sorgulayacağı yerde herkesten istifade yolu arar ve bu olumlu yaklaşımın bereketinden faydalanır.
Kalabalığın akışına kapılan ve kendini yetiştirmeyi unutanlar, bulunduğu topluma artı değer katamayacağı için bir süre sonra dışlanır. Halkın neye yöneldiğine dikkat edildiği kadar birey, kendi değişimine önem vermeli, üzerine aldığı görevleri yaparken kendine zaman ayırmalı hem mesleğini hem çevreyle münasebetlerini geliştirmeli ki başarı yolu açılsın. Moral değerlere inanan biri, maddi başarı için çaba harcadığı gibi manevi hayatını zenginleştirmek iç derinliği kazanıp nefsin sınır tanımaz isteklerini frenlemek için de gayret göstermeli.
Eğitimin getirdiği bu davranış terbiyesinden faydalanamayanlar, kısa yoldan sonuca gitme yönündeki iç dürtülerine engel olamaz. Toplumsal mutabakatlara uyarak mesafe almaya tahammülleri yoktur, hiçbir çaba harcamadığı halde yıllarca emek vermişlerin yerine göz diker. Mesela;
Üniversite mezunu olmanın bir karşılığı vardır, iş piyasası diplomanın kazandıracağı donanıma göre başvuru kabul eder, isterse sınavla da seçim yapar. Yıllarca üniversitede dirsek çürütüp diploma alma zahmetine katlanmadan mezunlarla eşit haklara sahip olmaya, sahte diplomayla seçicileri kandırmaya kalkan birine müsaade edilmez.
Toplum önüne geçmenin, herhangi bir seviyede yönetici olmanın ülkelere göre değişen kuralları vardır.
İyi bir üniversite eğitimi alır, yıllarca o meslekte başarı için emek sarf eder ve bir yere kadar yükselir, her konumun şartlarını yerine getirip olumlu sonuç beklersiniz. Sizin bütün bu zorlu süreçlerden geçerek ulaştığınız yere birileri el uzatır meşakkat çekmeden yarışa ortak olursa büyük bir hayal kırıklığı yaşar, kuralsızlığa isyan edersiniz.
Ayrıca siyaseti kullanıp seçilerek bir yere gelirseniz halkın tercihlerine de kimse itiraz etmez. Bütün siyasiler, bu tercihi lehe çevirmek için emek sarf eder, gönüllerde yer edinmek için çok büyük fedakarlıklara katlanır. Onlar, dişiyle tırnağıyla varlıklı insanları ikna edip, desteğini alarak parti kurmaya uğraşırken birileri, bu yolu dolambaçlı görür emek sarf etmeden parti kurup sizin çabanızı boşa çıkarırsa bu haksızlığını önlemek için her şeyi yaparsınız.
Gönüllü kuruluşların kurulması ve geliştirilmesi çok büyük gayret ister, yıllarca birilerine dil döküp onların desteği için mücadele verirsiniz. Zaman zaman devleti yönetenler sizi sakıncalı ilan eder ve yaptığınız faaliyetleri durdurmak ister onların, hukuksuzluklarıyla uğraşır ve çok uzun çabalardan sonra hizmet üretecek hale gelirsiniz. Birisi bu hizmetlerinizi hiç çaba harcamadan üzerine geçirmeye kalkarsa onu engellemek için her yolu denersiniz.
Kendine gerekli özen göstermeyen, zamanında yapması gerekenleri yerine getirmeden bir yere gelmeye çalışanlar toplumsal mutabakatlara hep başkaldırı içinde oldu, herkesin geçtiği yolu kullanmadan onlara ortak olmaya kalktı.
Erbakan, Refah Partisi kuruluşunda çok büyük engellerle karşılaştı, yıllarca kapatma davalarıyla, siyasi yasaklarla boğuştu, köy köy dolaşarak halkı ikna etmek düşünceleri lehe çevirmek için uğraştı. Bu emeklerden faydalanıp İstanbul Belediye Başkanı olan biri, onlardan habersiz ihale yolsuzluğuyla servet biriktirdi ve haksız yolla kazandığı parayla parti kurdu tüm partililerin emeğiyle kazanılan oy potansiyeline ortak olup ellerinden kaptı.
Partiler, her seçim döneminde aldığı devlet yardımına göre sınırlı ölçüde reklamla vaatlerini duyurup öne geçmeye çalışır, bazen kendilerini yeterince anlatamamaktan şikâyet eder. Ancak her partinin katlandığı ortak sorunu birisi, hiç emek sarf etmeden aşarsa bu haksız rekabeti kimse kabul etmez. 2002 seçimlerinde Erdoğan’ın kara propagandasıyla umutsuzluğa düşen kararsız seçmen birçok partiyi barajın altına itti. O, oyların %45’inin boşa gittiği bu seçimde kalanın %34’üne denk gelen refah oyunu sahiplenip iktidara geldi. Mecliste temsil edilmeyen liderlere Mumcu (ANAP), Soylu (DYP), Kurtulmuş (HAS) bakanlık verip partilerini eritti.
Şu anda iç disiplinini kaybetmiş zaaflarının esaretinden kurtulamamış, liyakatinin olmadığı her yere ulaşmaya çalışan kaprisli biri ülkeyi resmen esir aldı. Halkın tercihinin hiç önemi yok o, geçici süre yönetmek üzere yetkisine verilen tüm kurumların içini boşalttı, işlevsiz hale getirerek kendine bağladı, seçimlerin (halk iradesine müdahalenin azaldığı son seçim hariç) Erdoğan’ın tercihlerini onaylamadan başka hiçbir fonksiyonu kalmadı.
İktidarı denetleyen Meclis fiilen kişisel hedeflerinin tasdik aracına dönüştü, yönetimi denetlemekle görevli Anayasa mahkemesi, onların yasa dışı eylemlerine kılıf bulmaya yeri oldu. Yanlış kararları düzeltmesi gereken Yargıtay Danıştay gibi üst mahkemeler, iktidar ortaklarının talimatıyla verilen hukuksuz kararları onaylama, kazara verilmiş hukuki kararları bozma görevi üstlendi. MİT yolsuzluk şebekesinin kolay suç işlemesi ve mafyanın ülkeyi ele geçirmesi için çalışıyor. Diyanet yolsuzluklara dini fetva uydurma peşinde, emniyet uyuşturucu tacirleri ve hırsızları kollarken fakirlere yardım edeni tutuklamaktan sorumlu, partililer mafyatik yapının farkında bile değil.
İnsan kapasitesi her gelişmeye açık, onu doğru yönde kullananlar kötülükten ve yanlışa meyletmekten kurtulur.
Batılı bilim adamları bilimin ulaştığı ufku yeterli görmedikleri yenilikleri aşama aşama geliştirdikleri için önderlik konumunu koruyor. İnsanın genetik haritaları çıkartıldı, her genin işlevinin ne olduğu ve nasıl etki ettiği bugünün ölçüleri içinde tespit edildi. Bunlar üzerinde düzenleme yapan gen mühendisliği hastalık tedavisinde önemli mesafe aldı, makro düzeyden mikro düzeye kadar birçok yenilik eski gelişmeleri katlayacak büyüklüğe ulaştı.
Eşya ve hadiselere merak edip araştıranlar arkadaki sırları bir bir aralarken, etrafındaki güzelliklere duyarsız başkasının elindekini kapmakla beslenenler, sığ görüşlerine rağmen aklı evvel gibi öne geçip gelişimi engelledi. İnsanın mahiyetindeki derinliklere gözlerini kapatmış sadece haram helal demeden kazanacağı paranın derdine düşenler, bulunduğu toplumun geleceğini kararttı. İnsanın müstesna bir varlık olduğunu anlamayanlar, zamanını saray inşa etmeye, iktidarı kaybetmemek için halkı düzmece oyunlarla kandırmaya harcadı. Koşmadan bitiş noktasına kestirmeden gidip rakiplerini ekarte etmeye çalışan yarışçı gibi yüce yaratıcın iyilikte yarış için verdiği donanımı kullanma gereği duymadan herkesin önüne geçip sahtecilikle makam kaptılar.
Tek başına insan fizyolojisini olumlu yönde kullananların, elde ettiği başarılar ortadayken bedenine konulmuş kabiliyetleri insanlık hizmetine sunarak gerçek başarıya ulaşacaklar, bencilliklerine yenik düştü toplum önüne geçtikleri halde onun faydası için çaba harcama gerektiğini unuttu, kişisel çıkarların içinde kaybolup gitti. İnsan tabiatını tanımadıkları kendi kapasitelerini doğru yönde kullanma gereği duymadıkları için yıkılmaya mahkûm komünist rejimlerin kötü bir taklidi ile yönetimi sürdürme peşine düştüler. Her şeyin sahibi yüce yaratıcının gönderdiği ölçüler dar geldi, etik ve ahlaki değerleri yok sayarak bir yere varacaklarını sandılar.
İnsanın maddi manevi sahip olduğu tükenmek bilmeyen hazineleri keşfetme gereği duymadılar. Vücudun parçalarından gök yüzündeki yıldızlara kadar her şeyin birbiriyle uyum içinde olduğunu bu nizama aykırı hareket edenlerin sistem dışına itileceğini göremediler. Akıllarına güvendikleri kadar vicdanlarının sesini dinlemediler, Şeytanın fısıltılarına kulak verdikleri kadar inandıkları din büyüklerinin çağları aydınlatacak mesajlarına bakmadılar. Maddiyatı öne çıkardıkları kadar mana hayatının önemine inanmadılar, paraya değer verdikleri kadar insana değer vermediler, başkalarına insanlık dersi verirken kendileri on binlere zulmettiler.
Kâinat kitabını araştırmadıkları gibi Allah kelamı Kur’an içeriğinin topluma aktarılmasını istemediler. İç dünyalarının güzelliklerine ilgi göstermedikleri gibi yüce yaratıcının koyduğu her zaman olumlu sonuç verecek mesajlarına kulak tıkadılar. Kalp ve vicdanlarından gelen tüm insani duyguları bilerek iradi bir tercihle “acırsanız acınacak hale düşersiniz” diyerek bastırdılar, doğru telkinlere kapılar kapanınca şeytani ortakların tercihi öne geçti, din düşmanlarının tüm istediklerini yaptı, başörtülü binlerce bayanı tutukladılar.
Paranın ve makamın sesi kalplerinin sesine üstün geldi, ballı kazancı görünce peygamber buyrukları unutuldu, manevi hayatı terk edince kalpler katılaştı, şefkat ve merhamet hissi çıkıp gitti. Her olaya benliğin dürbünüyle baktı bizim kazancımız derken başına geçtikleri toplumun kaybını görmezden geldiler. Manevi ilhamlara kapılarını kapattıkları için nefsin ve şeytanin telkinine göre davranış belirlediler. Olayların getirip götüreceğini hiç düşünmedikleri gibi düşünenleri de engellediler. Düşünceye kilit vurdu, fikir üretenleri durdurdu, aykırı görüşleri susturdu, devletin derinliklerinde ürettikleri sahte bilgileri servis edip halkı yanılttılar. İnsanın sadece maddi varlığıyla ilgilendikleri halde onun da gereğini yerine getirmedi, gelişmesinin önünü tıkadılar. Yüce yaratıcıyı unuttuklarından o da sağlıklı düşünme yetilerini ellerinden aldı, yanlışla doğruyu ayırt edemez hale geldiler.
Mantık ve muhakemelerini kaybettiler, hatadan dönmeyi bilemedi batağa saplandıkça saplandılar. Yıldızı parlayan bir ülke bekleyenlerin tüm hayallerini yıktılar. Allah’a secdeyi formaliteye dönüştürünce paraya makama ve zorbalara her gün secde ettiler. Dindar bir grup dinin tüm kurallarını çiğneyen birinin hep birlikte arkasında durdu, yüce yaratıcının insanı yükselten prensiplerini yok saydı ve hatalar içinde oradan oraya savruldular.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser
Kaynak: https://aktifhaber.com/analiz/ismail-s-gulumserin-yazisi-kendini-yetistiremeyenler-eliyle-bataga-saplanan-ulke.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder