Washington Post gazetesinde yazan Suudi kökenli gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin kriminal boyutu kısmen ortaya çıkartıldı. Ortada hala bir ceset yok. Kaşıkçı 2 Ekim’de girdiği Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkamamıştı. Cinayet tüm dünyada yankı bulurken Türkiye’de işlenmesinin farklı bir yanı vardı. Siyasi mesajları farklıydı..
En önemlisi Türkiye’deki mevcut iktidarın Ortadoğu’da çıkarlarına ters düşmeye başlayan Suudi Kralını ters köşeye yatırmak istediği söylene geldi. Böylece Türkiye ile Katar ile dostluğunu pekiştirip mevcut kral tüm dünya nezdinde sabıkalı konuma gelmiş olacaktı. Aslında bu yorum çok uzak bir ihtimal değil. Nitekim başından beri cinayete dair tüm bilgiler Türk resmi kaynakları tarafından yabancı basında yer buldu ve bu bilgilerin “arakası yarın” şeklinde servis edilmesi ortada ciddi bir pazarlığın döndüğünü gösterdi.
Her konuda sus pus olan havuz medyasının ise cinayeti parça parça son dakika haberleriyle servis etmesi ilginçti. Zira Türkiye’de işlenmiş bir cinayet aslında Türkiye’yi dünya nezdinde güvensiz ülke konumuna getirmesine rağmen bu haberler yayınlandı.
Kaşıkçı basit bir evrak için Washington’dan İstanbul’a neden gönderilmişti? İstanbul’ a gelen Kaşıkçı tedirginliğini nişanlısı Hatice Cengiz’ e aktarmasına rağmen neden konsolosluk binasına gitti? Kaşıkçı bu binaya gitmesi için zorlandı mı? Nişanlısına ” içeride uzun süre kalırsam Yasin Aktay’ a haber ver.” dediğinde bütün riskleri göze mi aldı? Nişanlısı tehlikenin farkında mıydı ve neden konsolosluk binasına girişte onuna eşlik etmedi? Bu soruları artırmak mümkün.
Suudi savcı yaptığı açıklamada Kaşıkçı cinayeti önceden planlanmıştı derken Suudi hükumetini mi yoksa başka ülkeleri mi suçluyordu? Nitekim ardından Suudi üst düzey istihbarat şefi general Ahmet Al Asirri cinayetten sorumlu tutularak görevden alındı.. Savcı aynı konuda 20’ye yakın kişiyi de tutuklatıp sorguya almış durumda.. Bu soruşturma şüphesiz kralın vereceği karara göre sonuçlanacaktır. Ama biz öleceğini bile bile Konsolosluk binasına giden/ gitmeye zorlanan Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne dair başka kısma odaklanalım..
Her şeyden önce Cemal Kaşıkçı İstanbul’ a indiğinde Yasin Aktay ve iki bakan ile görüşmeler yapıyor. Durumu izah ediyor ve kendisine yardım etmelerini istiyor. Konuştuğu kişiler hemen duruma müdahale edip Kaşıkçı’yı korumaya alacaklarını söylüyorlar. Devreye MİT giriyor çünkü elemanı Hatice Cengiz sözde nişanlısını İstanbul’a kadar getirdi ve bundan sonrasını da o kontrol edecekti.. Türk istihbarat Kaynaklarına göre Cengiz’e Kaşıkçı’nın İstanbul’a gönderilip öldürülmesi için önce Ankara’ya yönlendirilmiş daha sonra bundan vazgeçilip İstanbul’ a gitmesinin daha uygun olacağı telkin edilmişti.
Kaşıkçı’nın ABD İstanbul yolculuğundan hem MİT’in hem CIA’nin haberi vardı. Kaşıkçı İstanbul’a İndiğinde iki CIA da onu takip ediyordu. Çünkü Suudi kralı kaşıkçı için ölüm fermanını çıkartmış onu öldürmesi için görevlendirilen ekip çoktan hazırlanmıştı. Ancak bu ekip bu işi ABD ‘de yapamayacaktı tek seçenek Türkiye; Ankara ya da İstanbul olacaktı.. Kaşıkçı her şeyden habersiz İstanbul’u seçmişti. Ona eşlik eden MİT elemanı nişanlısı Hatice Cengiz ve iki CIA ajanıyla İstanbul’ a gelmişti. Hem CIA hem MİT tüm detaylara hakim. Ancak MİT’ in ” seni koruruz içeride adamımız var takip edeceğiz” diyerek Kaşıkçı’ya telkinlerde bulunmuş.. Başka bir iddiaya göre de Kaşıkçı ” o binaya gireceksin, girmesen ölürsün ” diye de tehdit edilip darp edildi.
Kaşıkçı tehdit ve telkinler eşliğinde hazırlandı ceketine ve çoraplarını hassas görünmesi zor dinleyiciler yerleştirildi. Bütün bunlardan haberdar olan Hatice Cengiz ise kesinlikle binaya girmeyecek nişanlısını dışarıda bekleyecekti.. Normal şartlarda dünyanın tanıdığı ve köklü bir aileden gelen Cemal Kaşıkçı ne bir belge için konsolosluğa çağrılırdı ne de içeriye nişanlısıyla binaya girse kimse engel olurdu.. Ama böyle planlamış nişanlı dışarıda kalacaktı. Cinayet için tüm şartlar hazırlanmıştı. Kaşıkçı içeriden uzun süre çıkmayınca Cengiz önce İstanbul MİT Bölge Müdürlüğünden bir cep telefonu numarasını aradı ardından Yasin Aktay’a haber verdi.
Masaldaki gibi CIA getirdi, MİT pişirdi Suudi suikast timi yedi. Cinayete dair tüm detayları MİT hem elde ettiği dinlemelerden hem de içeride o gün orada olan Türk vatandaşı elamanından dolayı net bir şekilde biliyor.. Yasin Aktay ve AKP’li iki bakan da Kaşıkçı’nın MİT’e teslim anına kadar olan kısmı biliyor.. MiT kaşıkçının nasıl öldürüldüğünü ses kayıtları hatta görüntüleri elinde bulunduruyor. Kaşıkçı’nın cesedinin nerede olduğu veya nereye taşındığı da MİT bilgisi dahilinde. Çünkü cinayetin iştikakçısı konumunda aynı zamanda.
MİT’in neden böyle bir olaya dâhil olduğu nasıl bir hesabın peşinde olduğunun ortaya çıkması zaman alır ancak Türkiye’ de böyle bir cürmün işlenmesine ortak olmak kirli bir oyundan başka bir şey değil. Her şeyden önce ajan Hatice Cengiz Suud’tan bir cinayet için İstanbul’a geleceğinği biliyor ve bunu üstleriyle paylaşmıştı. Ancak ellerinde büyük bavullarla gelen ekibe MİT hiç müdahale etmediği gibi onlarını önünü açarak fiili işlemlerini sağladı CIA cinayete dair elindeki bilgileri ne zaman paylaşacağı ise merak konusu . Üç ülke üç istihbarat örgütü ve vahşice öldürülen bir gazeteci.
GriHat | http://grihat.com/cemal-kasikci-cinayetinin-sir-perdesi-aralanir-mi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder