Ön tanı teşhisine göre midesinde tümör bulunan yönetmen Fatih Terzioğlu’nun (40) eşi Esra Terzioğlu (38), eşinin sağlık durumunun ciddi olduğunu ve acilen tedavi olabilmesi için tahliye edilmesi gerektiğini ifade etti. Cezaevinde sağlık problemleri yaşayan Terzioğlu’nun eşi, gelişmeleri Kronos‘a anlattı.
Silivri 7 Nolu L Tipi Cezaevinde bulunan Fatih Terzioğlu yaşam mücadelesi veriyor. 24 Eylül 2018’den bu yana cezaevinde olan Terzioğlu ByLock’tan 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Karar Yargıtay tarafından da onandı.
‘EŞİMİN DURUMUNU e-NABIZ SİSTEMİNDEN ÖĞRENDİM’
Esra Hanım, eşinin yaşadığı sağlık problemlerini şöyle anlatıyor:
“Eşim bir aydır sürekli istifra ediyor. Koronavirüs tehlikesi olduğu için hastaneye gitmeye de korkuyor ve gitmiyor. Revire çıkmak istediğini söylüyor ancak kabul etmiyorlar. 12 Haziran gecesi fenalaşıyor ve cezaevi içerisindeki Kampüs Hastanesi’ne kaldırılıyor. Orada iki gün boyunca serum veriliyor ve yapılan tahlillerde şekeri çok yüksek, vücut sıvıları ciddi derecede düşük çıkıyor, böbreklerinde gerileme olduğu gözleniyor. Kanında enfeksiyon tespit ediliyor, ama o gün enfeksiyon oranı çok yüksek çıkmıyor. Ertesi gün tahlilleri iki kez tekrarlanıyor. Cumartesi akşamı hastaneden çıkarılıyor. Görüş günümüz çarşamba ve başka günlerde bilgi alamıyoruz. Avukatımıza durumunun iyi olduğunu söylüyorlar.
Ben eşimin durumunu e-Nabız sayesinde öğrendim. Bize bilgi verilmedi. Tesadüfen sistemde bir gece önce saat 00:50 sularında acile kaldırıldığını gördüm. O zaman kötü bir şey olduğunu anladım. Hemen cezaevini aradım. Bana hastanede ve durumunun iyi olduğunu söylediler. e-Nabız üzerinden tahlil sonuçlarına bakınca rahatladım. Avukatımız haftasonu cezaevine gittiğinde, üç haftadır kusan bir hastayı neden iki günde çıkardınız diye soruyor.''
‘KARANTİNA OLDUĞUNU DA BİLMİYORDUK’
“Çarşamba günleri bizim telefon görüşmemiz oluyor. Ayda bir gün ise normal görüş var. Koğuş arkadaşının eşini aradım. Ona eşiyle görüşünce eşimin durumunu sormasını rica ettim, Fatih’in bir hücrede karantinada olduğunu öğrendim. Hastaneye götürülen pandemi nedeni ile direk koğuşa götürülmüyor, hücreye konuluyor. Test yapılmıyor.”
‘BİR ŞEYLER YAP DEDİ, BENDEN YARDIM İSTEDİ’
“e-Nabız sisteminde revirde her gün kontrolünün yapıldığı görünüyordu. Meğer kontrol yapılmıyormuş. Sesi çok kötü geliyordu. Kusmaktan boğazı tahriş olmuştu. Doktora gidiyorsun, neden kötü olduğunu söylemiyorsun deyince, ‘Hayır doktora gitmiyorum, böyle bir şey yok’ dedi. Durumunun çok ciddi olduğunu ve hücrede tek olduğu için ihtiyaçlarını gidermede güçlük çektiğinden bahsetti. Antidepresan kullanıyor. İlacı içtikten sonra kusuyor ve ilaç içmesinin bir anlamı kalmıyor. Takatinin kalmadığını ve çok zayıfladığını söyledi. Benden yardım istedi, bir şeyler yap dedi. Avukatımız dilekçe verdi, ben de hemen cezaevini aradım. Cezaevi içerisindeki Kampüs Hastanesi’ne sevk ettiler. Orada serum verilmiş ve bazı tahliller yapılmış ama hastaneye yatırmamışlar.Cezaevine neden test yapmıyorsunuz diye sorduğumuzda, test yaptıklarını ve negatif çıktığını söylediler. Test yapılmış olsa bu test e-Nabız’da görünürdü ama böyle bir şey yoktu. Neye göre böyle bir değerlendirme yapıldı, filme bakarak mı buna karar verildi bilmiyorum.”
‘EN BÜYÜK PROBLEM İLETİŞİMSİZLİK’
“Bizim en büyük problemimiz iletişimsizlik. Gardiyanların revirden haberi yok, revirdekilerin hastaneden, müdürün onlardan haberi yok. Bu kopukluk eşimin sağlığını ciddi şekilde tehlikeye attı. Memurlar durumumuzla ilgilendi, bize yardımcı olmaya çalıştılar ama onların da bilgisi kısıtlıydı. Bildikleri ölçüde bize yardımcı oldular. Eşim karantinada olduğu için görüşmemiz de yasaklanmıştı, ama dilekçe verdi ve bunun neticesinde görüşme yapabildik.”
“O DERECE YABANCIYDI, TANIYAMADIM”
Kilo ölçümü yapılmıyor. E-Nabız sisteminde hala 88 kilo olarak görünüyor ama benim gördüğüm kişi şu anda en fazla 50 kilo. Çok fazla kilo kaybetmiş ve yüzü çok çökmüş. Görüşe tekerlekli sandalye ile geldi, tanıyamadım. O bölmeye gelmese, eşim deyip yanına gitmem, o derece yabancıydı, tanıyamadım. Şok oldum ama ona belli etmemeye çalıştım. Görüşe geldi ama hiçbir belirti gösteremiyor, tepkisini belli edemiyor. Camın önüne kolunu ve başını dayadı. Ben konuşurken gözleri kapanıyor, gözlerini açık tutamıyordu. Cama vuruyorum, Fatih kendine gel, toparlan, beni dinle diye ama yine aynı. Onu mutlu edecek şeylerden bahsetmeye çalıştım, çocukları anlattım, espriler yaptım, beni anlıyor ama tepki veremiyor. Cümle kurmakta zorluk çekiyor. Mesela çocuklar diyor, gerisini getiremiyor. Kırk beş dakikalık görüşler normalde bize yetmezdi muhabbet etmek için, ancak bu sefer ne konuşacağımı bilemedim. Karşımdaki insan bana cevap veremiyor, bu nedenle normal bir muhabbet yapamıyoruz. Sadece onu motive etmeye çalıştım. Hastaneye sevk için gerekli işlemleri yaptığımızdan bahsettim, devam edin dedi. Bu şekilde bir görüşme oldu ve ayrıldık.
‘SADECE YARIM LİTRE SERUM VERİLİYOR’
Tabii ben o şokla müdürü görmek istediğimi söyledim. 7 Nolu Cezaevi Müdürü geldi, beni dinledi. O sırada ağlamaktan perişan olmuş bir vaziyetteyim. Müdür şikayetimin ne olduğunu sordu. Eşimin acilen bir hastaneye sevk edilmesi gerektiğini ve tedavi altına alınması gerektiğini söyledim. Durumundan bahsettim. Eşime henüz bir teşhis konulmadığını ama teşhis konulana kadar hastanede kalması gerektiğini, hücrede tek başına kendini idare edecek durumda bir hasta olmadığını söyledim. Durumu ciddi olan bir hastaya günde yarım litre serum veriliyor. Bunu da biz gerekli başvurularda bulunduktan sonra yapıyorlar, öncesinde serum da verilmiyor. Buna itiraz ettim. Bu kadar zayıflamış ve ağızdan beslenemeyen, yediğini kusan birisine yarım litre serumun yetmeyeceğini belirttim.
''NEDEN TEDAVİSİNE İZİN VERİLMİYOR”
“Bize bir açıklama yapılmıyor. Müdür Bey sadece şunu söylüyor; bizim bilgimiz yok, sizin söylediklerinizi, eşinizin doktoruna ileteceğiz, durumuyla ilgileneceğiz diyor. Bu noktada benim ona söyleyeceğim veya yapabileceğim başka bir şey kalmıyor çünkü taleplerime hep tamam deniliyor. Cezaevinden çıktıktan sonra Ümraniye’de olan evime giderken yolda tekrar aradım. Beni revire bağladılar. Onlara, Müdür Bey ile konuştuğumu ve eşimin acilen hastaneye yatırılması gerektiğini söylemiştim, o da durumla ilgileneceğini belirtmişti. Bir gelişme var mı, eşim hastaneye yatırıldı mı diye sorduğumda revir görevlisi eşime yine sadece yarım litre serum takıldığını söyledi. Böyle ağır bir hastaya uygulanan tek tedavi yarım litre serum. O an o kadar kötü oldum ki, ben neden Müdür Bey ile görüştüm, derdimi anlattım? Ağlamaktan perişan olan halimi de gördü. Neden bir şey yapılmıyor diye çıldırdım.”
“EŞİM GÖZLERİMİN ÖNÜNDE ERİYOR”
“Eşim 21 aydır içeride, defalarca hasta oldu, kötü şartlarda kaldı ama hiç şikayetçi olmadı, ben de hiçbir zaman bu kadar çırpınmadım. Fakat şu an anormal bir durum var ve çözüm üretilmiyor. Her geçen gün gözlerimizin önünde eriyip gidiyor. En son Savcı Bey’in talimatı sonrasında mesafe alabildik. Ertesi günü avukatımız tekrar cezaevine gidip savcıyla birebir görüşüyor. Savcı, eşimin Okmeydanı Hastanesi’ne yatırıldığı bilgisini veriyor. Bizim talebimiz refakatçi olmama izin vermiyorlarsa en azından görmemize izin versinler, ona da moral olur.”
‘HEYET RAPORUNDAN OLUMLU BİR SONUÇ BEKLİYORUZ’
Midesinde büyük bir tümör olduğunu öğrendik. Ön tanı bu yönde. Endoskopi sonucuna göre netlik kazanacak. Karaciğeri ve karın boşluğunda bulunan sıvı için henüz bir tanı konulmadı. Doktor tümör nedeniyle ile midede bir daralma olduğundan bahsetti. Bu nedenle onu serum ve mama ile besleyeceklerini söyledi. Çarşamba günü heyet toplanacak ve heyet raporuna göre bir karar verilecek. Endoskopi sonucu nasıl olacak, bu sonuca göre nasıl bir tedavi uygulanacak, kemoterapi tedavisi görecek mi? Eşimin durumu ile ilgili birçok şey çarşambadan sonra netlik kazanacak.
“Hepimiz biliyoruz ki üzüntü ve stres hastalıkların tetikleyicisidir. En son çıkarılan infaz yasası paketi için eşim baya ümitlenmişti. Kesin çıkarız gözüyle bakıyordu. Hatta bayrama geleceğim diyordu. Ben de ümitlendim ve çocuklarıma yaza babanızla gireceğiz dedim. Çocuklarıma böyle ümit verdiğim için çok pişmanım. Eşim baya bir beklenti içine girmişti ama büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Koğuş arkadaşları da eşlerine Fatih’in çok üzüldüğünü anlatmışlar. Bu hastalıkların sebebinin, yaşamış olduğu üzüntü ve strese bağlı olduğunu düşünüyorum. Bizim tek derdimiz eşimin tedaviye olumlu cevap verebilmesi ve düzgün bir tedavi için tahliye edilmesi. Hastalıkların tedavisinde moralin de çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz, bu nedenle onun yanında olmamız eşime iyi gelecektir ve moral olur.”
‘ÇOCUKLARIM BABASIZ KALSIN İSTEMİYORUM’
Ve çocuklar…. Sürecin belki de en çok yıprananı onlar. Minik bedenleri ve küçük yaşlarına rağmen bir çok şeyin üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Çocuklarınızın haberi var mı diye soruyoruz anne Esra Terzioğlu’na. Şöyle yanıtlıyor:
“Çocuklarımın haberi var. Kızım 11 yaşında. Babasının sadece kustuğunu biliyordu, ancak daha sonra durumunu öğrendi. Ne kadar gizlemeye çalışsam da başarılı olamadım. Çünkü durumu çok ciddi ve bu nedenle sürekli telefon görüşmeleri yapmak durumda kalıyordum. İlla bu görüşmelerden birine denk geliyorlardı ve konuşmaları duyuyorlardı. Kızım yanıma gelip, ‘Anne babama bir şey olmayacak değil mi?’ diye sorup duruyor. Oğlum beş buçuk yaşında. O anlamıyor sanıyordum. Normalde eve geldiğimde oralı olmayan, oyununa devam eden ya da yanıma gelse de sadece bana sarılmak için gelen oğlum, o gün koşarak geldi ve anne babam iyi mi diye sordu. Babanıza serum takıldı, durumu iyi diyorum çocuklara. Dün, çocuklar bir yakınımızın evindeydi. Oğlum halasına, babam hasta ama onu tedavi etmiyorlar demiş. Ben 7 yaşında babamı kaybettim. Bunun nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyorum. Yıllardır bir kaybetme duygusu ile yaşıyorum. Bu yüzden aynı acıyı çocuklarımın yaşanmasını istemiyorum. Ben prosedürleri çok iyi bilen biri değilim. Burada yetkili merci kim ise onlara sesimi duyurmak istiyorum ve eşimin acilen tahliye edilmesini talep ediyorum. Konuştuğumuz tüm doktorlar durumunun çok ciddi olduğunu ve acilen bir tedavi gerektiğini söylüyor. Ayrıca iyileşme sürecinin uzun bir süreç olacağından bahsediyorlar. Neticede üç beş günlük bir süreç değil. Ben yanında olmadan böyle ağır bir hasta nasıl ihtiyaçlarını giderecek, kendisine nasıl bakacak? Kemoterapi aldığını düşünün, kemoterapi alanların ne hale geldiğini hepimiz biliyoruz. Ya da bir mide ameliyatı olduğunu düşünün, bu aylarca sürecek bir tedavi süreci demektir. Yetkililerden tek isteğim eşimi tahliye etmeleri.”
Kaynak: Kronos Haber
Kaynak: http://aktifhaber.com/15-temmuz/esra-terzioglu-esimin-tahliyesi-icin-heyet-raporunu-bekliyoruz-h146962.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder