Bakırhan’dan Erdoğan’a darbe cevabı: ‘15 Temmuz Allah’ın bir lütfudur diyen sanki kendileri değil’ - TRHABER

TR Haber | Tüm Haberler | @Tr__Dunya @Tr__Spor @Tr__WEB @trhbr1 @Tr__Teknoloji hesaplarımız twitter tarafından kapanmıştır. ==>> @Tr_Hbr_ @TR__Tube @Magduriyetler_ @Tr__Ekonomi Tr__News hesapları aracılığıyla yayındayız.

 TR NEWS
LightBlog

28 Mayıs 2024 Salı

Bakırhan’dan Erdoğan’a darbe cevabı: ‘15 Temmuz Allah’ın bir lütfudur diyen sanki kendileri değil’

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27 Mayıs darbesinin yıl dönümünde yaptığı “Türkiye’nin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz” açıklamasına cevap veren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “11 partimiz kapatıldı, insaf. ’15 Temmuz Allah’ın lütfudur’ diyenler sanki kendileri değildi ” dedi.  Bakırhan, DEM Parti’yi kapatma çağrısı yapan Bahçeli’ye tepki göstererek,  “Önce o ağzını kapat” diye konuştu.

DEM Parti Eşgenel Başkanı Tuncer Bakırhan partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Bakırhan’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

”KAYYIM ATAYIP SEÇİLMİŞ İNSANLARI CEZAEVİNE ATMAK DARBE DEĞİL Mİ?”

“Darbelerin en fazla gerçekleştiği ülkelerin başında maalesef Türkiye geliyor. Türkiye’de neredeyse her 10 yılda bir darbe oluyor. Darbeler sadece tank, top, postal, asker dipçikleriyle değil, siyasi darbeler de oluyor, bürokratik darbeler de oluyor. Her gün halkın iradesine dönük işlenen hukuksuzluklar bir darbe değil nedir? Kürt halkının seçmiş olduğu iradesinin yerine kayyım atayıp seçilmiş insanları cezaevinde tutsak etmek bir darbe değil midir? Darbenin en iyisini 22 yıldır hep birlikte emekçiler, ezilenler, Aleviler, kadınlar, sol sosyalist çevreler olarak yaşıyoruz.

”‘15 TEMMUZ ALLAH’IN LÜTFUDUR’ DİYEN SANKİ KENDİLERİ DEĞİLDİ”

Dün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümüydü. Bu darbede de yine anayasa rafa kaldırıldı, bu ülkede başbakan ve iki bakan idam edildi. Bu darbeyi de kınıyoruz. Yine ‘kendimizi Demokrat Parti’nin devamı sayıyoruz’ diyenler darbe bildirisi okuyup idamların önünü açanlarla kol kola birlikte iktidarda bulunuyor. 27 Mayıs sonrasında gelişen 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve daha nice müdahale darbe mekaniğinin Türkiye’de hala güncel olduğunun göstergesidir. Bu darbe mantığından kimlerin faydalandığını yakın zamanlarda olan askeri ve siyasi darbelerde gördük. Darbeden kimlerin zarar gördüğünü de yaşayarak gördük. Darbenin yararlananları belli, zarar görenleri bizleriz. Biz her yerde emekçilerle, ezilenlerle birlikte askeri ve siyasi darbelere karşı duracağız.

Erdoğan dün, ‘Türkiye’nin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz’ diyor. Peki siz darbe girişimine maruz kaldıysanız biz ne olduk? 12. partimiz insaf. 11 partisi ya kapatılmış ya da kapanmak zorunda kalmış, binlerce yöneticisi eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları cezaevlerinde. ’15 Temmuz Allah’ın lütfudur’ diyenler sanki kendileri değildi.

”GEZİ HALKLARIN HAKLI İTİRAZIDIR”

Kobani kumpas davası, Gezi davası, HDP’nin kapatma davası, bütün rehin davalarının tamamı açık birer darbedir. Bugün de Gezi’nin yıldönümündeyiz. Gezi halkların haklı itirazıdır. Karanlık gider Gezi kalır, mücadele kalır. Gezi demokratik bir hak talebidir, yargılanamaz.

”BÜTÜN KAOSLARIN ALTINDAN MHP ÇIKIYOR”

Kürt meselesinde çözümsüzlüğü dayatmak da darbe mekanizmasını canlı tutmaktır. Tecrit kimin işine geliyor, ne örtülmeye çalışılıyor? Bunu Türkiye halkları çok iyi biliyor. Son 70 yıldaki darbelerin yürütücülerine, bildirilerine ve sonrasına bakıldığında tek bir parti görülecektir: MHP. 1970’lerdeki kriz ve kaosa bakın, 90’lardaki kriz ve kaosun baş aktörü yine MHP’yi göreceksiniz. Bugün de AKP’yi yanına alarak demokratik siyasete ve toplumsal muhalefete her gün darbeler yapıyorlar. İki siyasi partinin genel merkezleri darbelerin hazırlandığı ve yürürlüğe konduğu merkezler olarak tarihe geçecektir. Genel merkezi değil, darbelerin karargahı haline gelmiş durumda.

”KİMSE ‘ÇETE DÜZENİNİ’ BİZE ‘KAMU DÜZENİ’ OLARAK SATMASIN”

Eskiden devlet mafya ve çeteleri kontrol ederdi, hiçbir mafya devletin haberi olmadan bir çöpü kaldırıp başka yere koymazdı. Bugün Türkiye’de artık mafya ve çeteler Türkiye’yi kontrol ediyor. Yargıda varlar, sanatta, sporda, siyasette, medyada zaten hesabı yok. Çete zihniyeti Türkiye’nin her yerine sirayet etmiş durumda. Tuğgeneral sınırda insan kaçakçılığı yapıyor. Yargılanmak yerine emekliye sevk ediliyor. Başsavcı suçları örtbas etmek için daire alıyor. Çakarlı araçlar katilleri taşıyor. Bunu görmeyen yok ama yargı görmüyor. Kimse bu çete düzenini bize ‘kamu düzeni’ olarak satmasın. Ankara’nın ortasında bir cinayet işlendi, işlem yapan yok. Neden işlem yapmıyorlar, çünkü beka dedikleri şey bu çete düzeninin bekasıdır. Onlar beka dedikleri zaman çocuklarımız, gençlerimiz aklınıza gelmesin. Onların beka dedikleri bu çürümüş düzeni korumaktır. Daha bir yıl öncesine kadar çete ve mafyaları koruyan bir bakanlığımız vardı. Gerçek şimdi anlaşılıyor. Bakanın ismi tutanaklarda uyuşturucu ticaretiyle anılıyor. Bu iftira değil, ifadelerde var. Yıllarca ‘devletin iskeleti bürokrasidir’ diye anlatmaya çalıştılar. Şimdi bürokrasiye çeteler sızdı. İskelet çürüdü, çöktü. Uyuşturucuyla mücadele en büyük amacımız diyor iktidar yetkilileri, buradan İçişleri Bakanına ve AKP hükümetine sesleniyorum; iktidarınızda çöreklenmiş çetelere dur deyin, JİTEM ittifakını bitirin. JİTEM ittifakı ile bu ülkeyi yönetiyorsunuz.

”MHP YAVAŞ YAVAŞ AKP’NİN SONUNU GETİRECEKTİR”

MHP ile ittifak bugün AKP’nin işine geliyor olabilir ama enim olun 70’lerden bugüne saydığım bütün kaosların baş aktörü olan MHP, bu AKP’nin sonunu yavaş yavaş getirecektir. Gerçek AKP’liler bu ittifaktan rahatsız ama saray bunu bilmiyor. Çünkü sarayın işine geliyor. Türkiye gri listeden çıkmak istiyorsa önce MHP ve AKP’nin kol kanat gerdiği çetelerin tasfiye edilmesi gerekiyor. Tüm bu yapılar ve yarattığı çürüme çatışma ve darbe mekanizmasının ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Çözüm; güçlü demokrasi, gerçek adalet, hakikatle yüzleşme, Kürt sorununun demokratik çözümü.

”ÖNCE O AĞZINIZI KAPATIN”

Tuttuğu takım küme düşüyor diye ‘bu sene düşmek kalksın diyen’, oyu düştüğünde ‘baraj kalsın’ diyen, hoşuna gitmedi diye ‘güneş doğması’ diyen, fikren ve siyaseten baş edemiyor diye ‘DEM Parti kapatılsın’ diyen toplum ve akıl düşmanı anlayışa bir önerimiz var; önce o ağzınızı kapatın.

”ANKARA EMNİYETİNDE TAHT SAVAŞI YAŞANIYOR”

Ülkede siyaset de yargı da güç odaklarına göre şekilleniyor. kimi zaman cemaatler kimi zaman siyasete bağlı çıkar ve mafya grupları yargıda etkili oluyor. Yargıtay seçimlerinde çok net biçime al ver pazarlığı yapılmadı mı? Kobani kumpas davasının hakimi Ata Dedeler çetesine üye çıkmadı mı? Ankara Üniversitesi’nde devrimci öğrencilere palayla saldıran bir insan savcı olarak atanmadı mı? Şimdi Ceyhan’da pala hukuku mu işleyecek? Ankara Emniyeti’nde taht oyunlarıyla karşı karşıyaydık, şimdi taht savaşları yaşanıyor.

Bu toz duman içinde bize de büyük görevler düşüyor; yeni güçlü bir mücadele zemini açmadığımız sürece bu tabloyu yaşamaya devam edeceğiz. Bizim sorumluluğumuz sadece bunları dile getirmek değil, karşısında güçlü bir şekilde demokratik mücadele zeminin örmek ve bir araya gelmektir. DEM Parti tam da bunun siyasetini yürütüyor. Biz ne iktidarın taht kavgalarını izleyecek bir zamana ne de muhalefetin iktidar olmasını bekleyecek sabra sahibiz. Barış, demokrasi, özgürlük, aş, ekmek diye insanlar haykırıyor. Cumhuriyetin 2. yüzyılında bu ülkenin yeniden inşası için önce mafya ve çetelerin temizlenmesi gerekiyor. Demokratik dönüşüme Kürt meselesinin çözümüyle başlanmalı. Demokratik bir ülke için Kürt halkının statüsünü tanıyan, eşit yurttaşlığı esas alan ve herkesi kapsayan bir Türkiye tek çözüm yoludur.”



Kaynak: https://aktifhaber.com/gundem/bakirhandan-erdogana-darbe-cevabi-15-temmuz-allahin-bir-lutfudur-diyen-sanki-kendileri-degil.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder