Kendini yenileme gereği duymayan bu yüzden de heyecanını kaybeden yönetimler büyük imparatorlukların bile çöküşüne zemin hazırlamıştır. Her medeniyetin yükseliş dönemlerini gerileme dönemleri takip etmesinin sebebi hedefin kaybolması baştakilerin, zevk ve sefaya kendini kaptırıp halkın sıkıntılarını görmezden gelmesidir. Selçuklu ve Osmanlının yıkılışı yönetimlerin baştaki duru duygu ve düşünceleri kaybetmesinde yatar.
Bugün öndekilerin İstanbul belediyesinden başlayan yaklaşık 30 yıldan beri değişik kademe yönetiminde topluma yaşattıkları da farklı değildir. Arka planda neler yapıldığını görmeyen halk onların dürüst ve çalışkan olmasına güvenerek itibar etti. Geçmişten beri gelen önyargıları bir kenara koyup destekledi, ülkede en üst mevkiye kadar ilerleme fırsatı verdi. Vatandaşlar onların bir konuma geldikten sonra sırça saraya çekilip halka tepeden bakacağını düşünmedi. Geçici süre ülke yönetmek üzere yetki alanlar, kendini ülkenin sahibi gibi gördü, içinden çıktıkları halkı küçümsedi, onlara güdülecek varlıklar nazarıyla baktı. Çıraklık kalfalıkta halka şirinlik mesajı gönderenler, ustalıkta yetkisini çıkarları için kullanmaktan kaçınmadı.
2010 yılına kadar AB kriterleri hedefiyle hareket ettiklerinden, içerde tereddütle izleyen farklı kesimden vatandaşın kaygısı azalmıştı, yabancı ülke temsilcileri de demokrasi talep ettikleri, toplum yararına hizmet ürettikleri zannına kapıldı. Kredi muslukları kademeli olarak açıldı, gelen kredileri yol köprü konut yapımında kullanarak ülke kalkınıyor görüntüsü verdiler. Yapılanları gören kredi kuruluşları yatırıma koştu, İslam dünyasına model olacak umuduyla desteği artırdı. Bunlar olurken yönetimdekilerin maliyetleri şişirip arka planda her yatırımdan pay aldıkları fark edilmedi. Onlar, kendilerine güvenmiş insanların duygusunu sömürerek halkın varlıkları üzerinden kişisel zenginlik elde ettiler.
Dinle gelen herkesin orijinal bulduğu güzellikleri yayıp hakikatin temsilcisi olmak varken, beğeni kazandıkları dönemdeki tavrı sürdürmek uzun ve yorucu geldi. Kısa yoldan köşe dönme hevesine kapıldı yetkilerine verilen her işi bu amaç için kullandılar. Dinin içini boşalttı, medeni dünyayı yükselten etik ve ahlaki ilkeleri yok saydı Müslümanlara olan güveni sarstılar. Toplumsal uyanışa vesile oldukları en aykırı mizaçların bile birbiriyle kenetlendiği toplumun beğenerek izlediği dünyanın olumlu bulduğu dönemin rahmet ve bereketini toplum yararına kullanacakları yerde onlar, kolay sonuç için birçok suça bulaştı ve devlet içindeki güç odaklarının tuzağına düştüler. İmkânlarını kaybetmemek için suçlardan aklanma karşılığı bütün bu güzelliklerden vazgeçti, önlerine konan her görevi onlar, adına üstlendi onların projesinin parçası haline geldiler. Sonrasında akladıklarını karaladı, yücelttiklerini kötüledi, binlerce masumu hapiste süründürdüler.
Temel kaynaklara güvenerek tavır geliştirmeleri değerlere bağlılığı sürdürerek kendilerini yenilemeleri istikametlerini koruyarak herkesin gönlüne girmeleri, tüm insanlığa orijinal gelecek mesajlar sunmaları mümkündü onlar, bunun uzun ve yorucu buldular. Başkalarına faydalı olma hedefiyle hareket etselerdi tüm dünyanın gönlünü kazanacaklardı onlar, aile ve çevrelerini zengin etme derdine düşünce sihir bozuldu yaptıkları her şeyi yıkmaya koyuldular. Üç kuruşluk dünya menfaati uğruna herkesin takdirine vesile olacak güzellikleri bıraktı tarihi fırsatı ellerinin tersiyle ittiler. Güç sarhoşu olup rahat ve rehavete özendi iyilikte yarış için verilmiş hırsı herkesin nefret ettiği despotları taklitle istediklerini elde etmede kullandılar.
Neyin öncelikli neyin ikinci planda kalması gerektiğini ayırt edemediler, hedef ve niyetlerini koruyamadılar. Her şeyin sahibi yüce yaratıcı memnun ederek başarı fırsatı yakalanabilirdi onu, emrine uyacakları yerde yeryüzünde her an yıkılıp gitmeye mahkûm güç sahiplerinin desteğiyle kendilerine alan açmaya kalktılar. Doğru yanlış kavramlarını kaybedince yanlış hedef seçti oraya ulaşmak isterken el etek öptüler. Düşünce istikametini koruyamadı, dünyaya ağırlık verirken ahireti göz ardı etti, her ikisinde de başarısızlığı seçtiler.
Din adına öne çıkmış olanların yolsuzluk yapabileceğine kimse inanmıyordu, halbuki onlar demokrasi perdesine saklanıp kişisel saltanat kurma peşine düştüler. Kamu önünde hamaset edebiyatı yaptı herkesin gözünü boyadılar, arka planda ülke kalkınmasını hiç düşünmedikleri ortaya çıktı. Sonuç için gerektiğinde yalan söyleme ihtiyaç halinde yolsuzluk yapma fetvası alıp yaptıklarına dini kılıf uydurdu, taraftarları avuttular. Din adamlarının sessizliğinden cesaret aldı, sıkıştıklarında yalan söyledi, her işte yolsuzluk yaptı, halkın geleceğini ipotek altına alıp servet kazandılar.
Senaryo bir darbe ile yönetimi ele geçirdikten sonra hırsızlığı gizleme gereği bile duymadı, açıktan toplumu soymaya yöneldiler. Yandaşlar ideal zannıyla destek verdi, devlet görevlileri tehditten korktuğu için yasadışı işe imza attı, bütün otokontrol mekanizmaları tek kişinin iki dudağına bırakıldığı için hiçbir eylem denetlenmedi. Başlangıçtaki tüm dava arkadaşlarını yolda eledi suç çeteleriyle birlikte ülke yönetimine el koydu.
Dinin çerçevesini yeterli görmediklerinden küçük kaçamaklarla başladıkları yasa dışı işlerden geri dönemedi, haram parayla herkesin satın alınacağına inandılar. Kaynağı belirsiz paranın gücünü pazarlıkta kullandı, MHP’yi liyakate bakmadan dağıttıkları kadrolarla suça ortak ettiler. Partilileri ihale paylarıyla günaha alıştırıldı, ideal deyip haram dairesi genişledi. Yanlışa itiraz edeni hapse tıktı, memurları tehditle onay zorunda bıraktılar. Hukukçular yasaya bakmadan masumlara suç uydurdu, kayyumla korkutulan belediye başkanları, yasadışı her işe arka çıktı.
Topluma faydalı olma heyecanını yitirmiş bir kadro tüm enerjisini ve imkanlarını kendi kesesini doldurmaya harcadı. Herkese yol göstermeye kalkan biri tüm söylediklerini unuttu, dilencilik için ülkeyi pazarlık masasına sürecek kadar hedeften saptı. Toplumun problemlerini çözmek üzere yetki almış olanlar kendilerine verilen fırsatları tüketti, geniş kitleler fakirlikle boğuşurken onlar bölüşüme kavgasına tutuştu. Yaşanacak bir ülke hayaliyle destekleyenler büyük bir düş kırıklığı içinde ülkeyi yağmaladıklarına şahit oldu.
İlk yıllar verdikleri tüm sözleri unuttu, topluma hizmet için yüreği çarpan insanların heyecanını kursakta bıraktı, yetkiye kavuşunca her suçu işleneceği zannına kapıldılar. Rahata düşkünlük, kısa yoldan köşe dönme yayıldı, gasp meşrulaştı çalışmadan kazanma, emek sarf etmeden zengin olma yolu buldular. Sahtekarlıkta sınır tanımadı, her büyük yatırıma göz koydu, hileli mevzuat oyunlarıyla her gün hırsızlığın yeni metotlarını keşfettiler.
Bazen halka heyecan dolu hamasi nutuklar attı ancak bunu da sürdüremediler, bir gün Sisi’ye saldırıp puan toplamaya çalıştı ertesi gün onunla iş yapma fırsatı aradılar. Filistin’de masumların katline ağıt yakarken, İsrail’le ballı ticarete devam ettiler. AB normlarından saptıkları için tüm güveni kaybetti, para dilendikleri yerlerden elleri boş döndüler, tüm itibarlarını yitirdi ülke giderlerini tefeciden alınan yüksek faizli borçla karşıladılar.
Hiçbir doğru nasihati dinlemedi, inandıkları dinin emir ve buyruklarını yetersiz gördü, başarıya ulaşmış milletlerin yöntemlerini yorucu buldukları için çıkarıp attılar, her konuda geriye gittikleri halde ilerideymiş gibi bir görüntü vererek problemlerin üstünü uzun süre öreteceklerini sanıyorlar. Kâinat kitabının kendilerine sunduğu mesajlar hiç ilgi alanlarına girmedi, başkalarından faydalanmanın küçültücü olduğunu düşünerek olumlu görüş ve düşüncelere kapıları kapattılar. Medeni dünyanın gerçeklerine kulaklarını tıkadı batağa saplandıkları halde propagandayla halkı kandırdıklarını sanıyorlar.
Toplumun derdiyle yanıp tutuşsalardı dünyanın gönlünü fethedeceklerdi onlar kendi hesapları peşine düştü başkasının çektiğini görmezden geldiler. Halkın yaşadığı hiçbir problem onların ilgi alanına girmedi, onların maddi ve manevi çöküşünü seyretti, kendi keyiflerine baktılar. Her konuda pörsümüş bir hayatı tercih ettikleri halde hiçbir şey olmamış gibi önde görünmeye devam ettiler. Halk elinde avucunda ne varsa kaybederken onlar kendi heveslerini tatminle uğraştılar. Suç şebekleri desteğiyle istediklerine kolayca ulaşmanın bedeli olmayacağını düşündüler şimdi bütün bunların karşılığını vatandaşa ödetiyorlar.
Toplumu yüceltme duygusu kayboldu, halkın maddi ve manevi çöküşünü seyrettikleri halde yetkiyi bırakmamak için türlü entrikalar çevirdiklerini tüm dünya görüyor onlar, hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar. Topluma verdikleri tüm sözlerden döndüler, sürekli tekrar ettikleri Allah-peygamber sevgisi gündemlerinde yok onların, emir ve buyruklarını ayak bağı olarak gördükleri için çoktan buruşturup attılar. Sadece şahsi planlarıyla uğraştıkları halde partilileri ve halkı kandırıyor, ülke için çalıştıkları izlenimi veriyorlar. Onlarca suça bulaştıkları halde mahkeme dağıtıp temize çıktıklarında yüce yaratıcı karşısında aklanma umacak kadar çizgiden çıktılar.
Zaafları peşinde sürüklendikleri, inanç noksanlığıyla kolayca dinin sınırlarını ezip geçtikleri gurur-kibir-nefsani istek ve arzularına takılıp gittikleri halde dini bütün görüntüsü vermeye çalışıyorlar. Allah yolunda olduklarını iddia ettikleri halde hiçbir kararda dine uygunluk aramıyor, gönülden ona yönelmeyi çoktan unuttukları için dinin kurallarına bağlılık hissetmiyorlar. Doğruyu seslendirenleri susturup temel kaynaklardaki en hayati prensipleri mazeret uydurarak kolayca çiğniyor, hak-hakikat yolunda olacaklarını vaat ettikleri halde şeytanın temsilcisi gibi davranıyor, inançla gelen değerleri esas alacakları yerde mafyanın kirli oyunlarıyla istediklerini elde ediyorlar. Hedef kayboldu, gelişen bir ülke batağa sürüklendi, halen halkın damarlarındaki son kanı emme kavgası veriyorlar.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümserv
Kaynak: https://aktifhaber.com/analiz/ismail-s-gulumser-heyecanini-kaybeden-istikameti-korumakta-zorlanir.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder