İsmail S. Gülümser: Kurt kapanıyla ülkeyi kuşatanlar ve seyredenler - TRHABER

TR Haber | Tüm Haberler | @Tr__Dunya @Tr__Spor @Tr__WEB @trhbr1 @Tr__Teknoloji hesaplarımız twitter tarafından kapanmıştır. ==>> @Tr_Hbr_ @TR__Tube @Magduriyetler_ @Tr__Ekonomi Tr__News hesapları aracılığıyla yayındayız.

 TR NEWS
LightBlog

22 Temmuz 2024 Pazartesi

İsmail S. Gülümser: Kurt kapanıyla ülkeyi kuşatanlar ve seyredenler

M. Efe Çaman Hoca tr7/24 teki yazısında, planda yer alanların bir kahramanlık destanı gibi göstermek için kılıktan kılığa girdiği bir senaryo sonrası yaşananlardan hareketle ülkeye kurulan kurt kapanını resmediyor.

Olayda yer almakla suçlananların hiç birisi, bu işin nerede başladığını nerede biteceğini bilmiyor, çünkü bizzat kendilerini kurguya dahil eden komutanları emriyle tuzağa çekilmiş. Alesta videolarında anlatılanlara bakınca Akıncı üssünden kalkan uçaklarla bombalama yapan pilotlar, oranın elemanı değil, onların kimlikleri sır olarak saklanıyor, başarılı birçok pilot başkalarının yaptığı eylemden sorumlu tutulup tasfiye edilmiş.

Boğaziçi köprüsünün bir bölümünü tanklarla kapatıp kalkışma görüntüsü verenler, bizzat Kuvvet komutanı Abidin Ünal’ın talimatıyla oraya gönderilen askerler. Terör operasyonu bahanesiyle giden askerleri siyasi hedefleri için kurban seçmişler. Askeri öğrenciler, önceden tahrik edilerek oraya yığılmış kızgın partililerin ortasında bırakıldığı için linç girişimi oldu ve bir öğrenci başı kesilerek öldürüldü. Keskin nişancıyla vurulan Erol Olçok ve oğlu Erdoğan’ın en yakınlarına bile saldırıldı diyebilmek için özellikle kurban edildi.

Komutandan habersiz uçaklar uçtu, Meclis bahçesinde boş alana bomba atıldı, içerden bir şey patlatılarak Meclis bombalandı görüntüsü verildi. Kimin kullandığı hala belirlenemeyen helikopterden polis özel harekata ateş edildi, böylece birçok bölgede hava saldırısı izlenimi oluşturuldu. Abidin Ünal, Hakan Fidan’la yaptıkları plan gereği HKK Orgeneral Akın Öztürk’ü, darbenin sorumlusu gibi göstermek için birliğe çağırıp tuzak kurdu, ama o, çok ağır işkenceye rağmen suçu kabul etmeyince plan bozuldu, onu, darbenin sorumlusu ilan etti sonra vazgeçtiler.

ÖKK komutanı General Zekai Aksakkalı, Fidan’la saatler boyu yapılan plandan hareketle emrindeki General Semih Terzi’yi Ankara’ya çağırdı ve Ömer Halisdemir’e girişte onu öldürme emri verdi. Olaydan sonra alnından öptüğü Halisdemir’i de öldürerek soruşturmayı engelledi. Kalkışma görüntüsü için herkesin gözü önünde işlenen bu cinayetler saklandı ve suç ilgisi olmayanların üzerine atıldı. Bizzat amirleri talimatıyla birliklerinde olması istenen askerlerle görüntü oluşturdu, kapana kıstırıp ortada bırakıtılar. Havaalanı ve TV istasyonuna giden birkaç asker komuta kademesi belirsiz bildiriyi spikere okuttu.

Hasılı darbeci olduğu iddia edilenlerin hiçbir planı yok, hükümete karşı yapıldığı söylenen darbede Erdoğan’ın Binali Yıldırım’ın ne de diğer bakanların etkisiz hale getirilmesi düşünülmemiş. Erdoğan’ı almak üzere gittiği söylenen General Sönmezateş ekibi onun, Marmaris’ten ayrılacağı ana kadar İzmir’de bekletildiği halde suikast timi suçlamasından kurtulamadı. Planın bulunamadığını söyleyip işe gizem katıyorlar, ama milletvekilleri valiler kaymakamlar hakkında hiçbir eylem olmaması suçlananların planlamada yer almadığının açık delili.

Güya darbe girişimi var ama olaydan MİT’in haberi yok gibi görüntü verildi. Hakan Fidan, Binali Yıldırım’dan bile bilgi sakladı. Her şeyi planladılar ama darbe girişimini Erdoğan’ın ilk kez eniştesinden öğrendiğini duyurdular. MİT’in rolünü gizlemek için Fidan telefonunu kapattı, başbakan bile ulaşamadı. O, bir şekilde ulaşanlara soğukkanlılık içinde “biz işimizi yapıyoruz” diyerek olayda üstlendiği görevi ima etti. Diyanet işleri başkanı, o gece Fidan’la birlikte kalabalıkları nereye yığacaklarının planını yaptılar ama sanki habersiz gibi davrandı.

Olaylar henüz yatışmadan kimin ne yaptığı belli olmadan Erdoğan’ı sakladıkları yerden çıkardılar ve havaalanında başkomutan ilan edip sorumluğu bir kesimin üstüne yıktılar. Erdoğan “Allah’ın lütfu” diyerek senaryo sonrası mutluluğunu gizleme gereği bile duymadı, damat Albayrak gülmesini basından kaçırmakta zorlandı, Binali Yıldırım daha sonra hoşlanmadığı bir olay olarak tanımladı hepsi tiyatroyu bir şekilde ortaya döktüler. Sonrasında burunları kanamadan olaydan sıyrılmalarını sağlayan koruma görevlileri bile darbeyle suçladılar.

Darbeden çok önce basında aykırı seslerin duyulmasını önlemek için plan yaptıkları artık biliniyor. 2013’ten itibaren önce köşeye sıkıştırılan Turkuaz medya yönetimi damatlara verildi, sonra Samanyolu ve Zaman gibi özellikle dindarlarda etkili medya grubunu kanunsuz bir şekilde kapattı gerçekleri gizlemek için tedbir aldılar.  

Aniden bir darbeyle karşılaştıklarını iddia edenler, daha hiçbir sanığı mahkeme huzuruna çıkarmadan bu işi kimin planladığını hemen öğrendi ve olayla hiç ilgisi olmayan binlerce insanı hemen tespit etti, kilometrelerce uzunluktaki listeler o gece hemen hazırlandı. Bu senaryoyla kimseyi kandıramadıkları için “bizim de elimiz armut toplamıyordu biz de kendi planımız yaptık” deyip gizlice çalışma yaptıklarını kabullenmek zorunda kaldılar.

Bu plan sonrası bizzat komutanları emriyle harekete geçirdikleri birkaç göstermelik askeri birliği ve bir sivilin adını kullanarak bir toplum kesiminin yüzbinlerce ferdini darbecilikle ve vatana ihanetle suçladı şeytanlaştırdılar. Olayın ardından 5 binden fazla yargı mensubu aynı gece ihraç edildi, sağduyusunu koruyacak adil karar verecek yargıçları temizledi, yargıyı iktidar ve suç ortakları paylaştı, siyasetin köpeği haline gelen yargı, hukuk düzenine son verdi.

Hiç delil arama gereği duymadan ordunun subay kadrosunun %33’ünden fazlasının aynı gecede ‘teröre’ destek verdiği belirlendi ve kimi tasfiye edilirken, önemli bölümü hapsedildi. General ve amiral kadrosunun %50’si ‘terörist’ ilan edildi, vatan hainliği ile suçlanıp bazıları tutuklandı. Kurguladıkları oyun sonucu kanuni dayanak aramadan suç ortaklarıyla birlikte ordunun en güzide askerlerini ihraç ettiler. Deneyimli askeri okullar ve personeli dağıtıldı kurdukları milli savunma üniversitesine hukuk nizamıyla kavgası olan bir partiliyi atayıp general rütbesi verdiler.

Her nasılsa ülkenin tüm üniversitelerinde görev yapan 8.000’den fazla akademisyenin bu olayda desteği olduğundan haberdar oldular, 16 üniversite kapattı, binlerce akademisyeni önceden hazırladıkları çok net belli olan KHK listeleriyle aynı günlerde ihraç etti mevcut yasalara aykırı bir şekilde mesleğini ellerinden aldılar.

Yetişmiş kadroların görevlerini cahil iş bilmezlerle doldurarak ülkeyi doğu blokuna benzettiler. Bini aşkın eğitim kurumunun darbeyle ilişkisini hemen belirleyip kapattı binalarına el koydu, on binlerce çalışanını işinden ettiler. Hapisten kurtulan eğitimliler ülkeden kaçarken, eğitim kaçkınları yönetime çöreklendi. Geleceğini çaldıkları özverili kadroların hizmeti engellenince gençlik etik değerlere inanmayanların elinde kaldı ve ekonomi-hukuk-demokrasi-sağlık-sanat gibi tüm alanlarda Ortadoğu ligine düştü.

Türkiye tarihinde yeni bir dönem başlatan bu kurgu sonrasında yaşananlar darbeyi kimin yaptığını açıkça gösteriyor. Yönetimi ele geçirmek için her şey mübah telkiniyle büyümüş Erdoğan, hırsızlık suçlamalarından kurtarma karşılığında kısa yoldan yükselmeyi bekleyen ülkücü kadrolar ve her karanlık ilişkiye hazır (Perinçek’çi) kadrolar ile anlaştı. Belki birkaç yıldan beri ortak çalışma yürüten bu koalisyon, ülkede geçmişte büyük soruşturmalar geçirmiş elemanlarını kullanarak masum kadroların tasfiyesi için bir yol haritası belirledi.

Suç ortaklığı etrafında kenetlenen hırsızlar, darbeciler, hataya eğilimlilerden oluşan koalisyon hedefe koyduğunu yok etti. Batıya yönünü çevirmiş tüm donanımlı kadrolar devletten temizlenince ülkeye kötülük hâkim oldu. Tek adam rejimiyle demokrasiyi rafa kaldırıldı, AB reformları durduruldu, Kürtlerin eşit vatandaşlık haklarından yararlanması engellendi, ülke Suriye bataklığına çekildi, sistem Ortadoğu’daki Baas rejimine dönüştü.

Mağdur rolüne sığınılarak yürütülen bu projeyle, Özal sonrası az çok toplum hizmetine yönelmiş tüm devlet kurumlarını çökerttiler. Emniyet amirleri dahil hukuksuz iş yaptıramayacakları on binlerce emniyetçiyi olaya karışmakla suçlayıp ayıkladı, ıslah edilmiş kurumu yeniden halkın güvenliğini tehdit eder hale getirdiler.

Valiler kaymakamlar ve diğer üst düzey kadroları atma tehdidiyle korkuttu yöneticileri suça göz yummaya mecbur ettiler. Aşamalı olarak AB değerlerine göre yargıyı şekillendiren kadrolar tasfiye oldu, yerleri hukuk nizamını çökerteceklerle doldurdular. Orduda, NATO kriterlerini benimseyen kadrolar temizlendi, yerlerine baskıcı rejimlere özenti duyan, onlarla kirli ilişkiler kuran Avrasyacı kadrolar yerleşti. Üniversitelerde, demokrasi yanlıları görevden alındı, yönetim kadroları vasıfsız yandaşlara teslim edilerek ilim ortamlarının altını oydular.  Sonrasında,

-MİT’in bazı komutanlarla kurduğu tuzağı erken fark eden Hulusi Akar’ın hemen menfaatine göre yön değiştirdiği, kendini garantiye aldıktan sonra yakın ekibin tuzağa çekilmesine ordunun eritilmesine göz yumduğu ortaya çıktı. -Ballı ihalelerden pay alan AKP yöneticileri, masumiyetinden şüphe duymadıkları insanlarının suçlanması seyretti. -Merkezden gelen talimata göre şekil alan dindar partililer ve diyanet camiası, bit yeniği olduğunu hissettiği halde kötülüğe karşı duramadı, iktidar şehvetine kapılanlar yalana ve insanlık dışı uygulamalara destek verdi.

-Derin yapıların yönlendirmesiyle doğruları seslendirmekten uzaklaşan muhalefet partileri de ülkenin yanlış gidişine itiraz edemedi, koro halinde önlerine konan yalana uyup soykırımı seyretti.

-Otoriter rejime itiraz edenlerin, kimisi PKK ile kimisi darbeyle suçlandığı için kenara çekildi. 

-Mültecileri salma tehdidinden korkan Avrupa, susmayı tercih etti,

-Üyelikten çıkma şantajıyla karşılaşan NATO, kriterlerine aykırı uygulamalara itirazı geciktirdi. 

Sekiz yıl geçmesine rağmen hiçbir şeyin açığa çıkmasını istemiyorlar, TBMM de bir araştırma komisyonu kurdular ifade verecekleri kendileri seçtiler, bazılarının ifade vermesini kasten engellediler tamamen kendi tercihlerinin olduğu bir raporu bile açıklamaktan korktular. En küçük bir itirazı takip ediyor, senaryoya karşı çıkanları Nazilere yapıldığı gibi, hainlikle suçlayıp susturuyorlar. Korku ikliminin kirli ortakları, güç uğruna çoluk çocuk kadın erkek ayırmadan bir toplum kesimine yaşattıkları büyük acıları saklamak için şiddet dahil her yolu deniyor.

Unuttukları bir şey var; iyilik eninde-sonunda kazanır, kötülük ise kusurları içinde kaybolup gitmeye mahkumdur.    

İsmail S. Gülümser



Kaynak: https://aktifhaber.com/analiz/ismail-s-gulumser-kurt-kapaniyla-ulkeyi-kusatanlar-ve-seyredenler.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder